İbrahim Suresi'nin 34. ayetinin; " وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا " "Eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız." kısmı çok güzel bir istif halini almış ve kağıda dökülmüş Mustafa Cemil EFE kardeşimin elinden. Biz de acizane ahşaba aktaralım diye kendisinden izin istedik ve 2021 senesinin ramazanında kestik.
İstifin müellifi Mustafa Cemil EFE kardeşimin bu eser ile ilgili olarak ins.hesabında paylaşmış olduğu duyguları olduğu gibi aşağıdadır. Ben kısaca yapımı ile ilgili bir şeyler paylaştıktan sonrasını okumak isteyen ki mutlaka okuyun isterim biraz aşağıda bulacaksınız Mustafa kardeşimin duygularını.
Kesme kararından sonra orjinaldeki zeminin görüntüsünü verebilmek için 11 mm huş kontraplak üzerine eserin baskısını yaptık. Daha sonra müsenna vav'ı 8 mm kontraplaktan, devamını da 5 mm kontraplaktan kestik. ve monteledik. Daha sonra son kat verniğimizi attık ve vav ların üzerine 23 ayar varak altın transfer ettik.
Bu işlemden sonra zemin rengine uygun olarak tedarik ettiğimiz kadife kumaştan 30 derece açılı bir paspartu hazırlayarak çerçeve içerisine monte ettik. Keyifli ve güzel bir levha oldu diye düşünüyorum.
Bu eser Sûre-i İbrâhîm projesine başlamama vesile olan Ayet-i Kerimedir. Öylesine müthiş bir ayettir ki insanın üzerine düşündüğünde içinden çıkabilmesinin imkânı yoktur. Rabbimize tam teslimiyetle okunması gereken bir Ayet-i Kerime... Sûre-i İbrâhim'den 34. Ayet 80x110 cm
Ebussuud Efendi'den müthiş bir tefsir:
Siz, Allah’ın size bahşetmiş olduğu nimetlerini icmal ile de sayacak olsanız, sayamazsınız çünkü onlar nihâyetsizdir. Bunun aksi nasıl söylenebilir ki yoksulluk ve iflasın en son derecesinde olsa bile, insanların her ferdi, çeşitli ilâhî inâyetlerle desteklenmekte ve türlü türlü musibetlerle karşı karşıya bulunmaktadır. İşte bu haliyle düşündüğünüz takdirde, onu, haddi hesabı olmayan nimetler içinde görürsün. Öyle ki her saat ve her an, ona sayısız nimetler bahşedilmektedir.
Eğer senin bunda şüphen varsa, bir an için düşünelim ki bir insan, bütün dünyaya malik olsa, bütün milletlere hükmetse, bütün ordular onun komutasını dinlese, her istediğini elde etse, bir rakibi ve ortağı olmaksızın, dünyanın bütün malları onun olsa, hatta tutalım ki dünyanın taşı, toprağı onun olsa, sonra farz edelim ki, susuzluktan veya açlıktan canı boğazına gelse, şimdi bu durumda, kendisini kurtaracak bir lokma ekmeğe veya bir yudum suya bütün varını yoğunu verip de hayatını kurtarmak mı ister, yoksa ölmeyi tercih edip de malını mülkünü arkasında faydasız olarak mı bırakır?
Elbette ki, elinde ne varsa hepsini harcar o adam için bu bir lokma ekmek ve bir yudum su, bütün dünya malından bin kat hayırlıdır.
Farz edelim ki bir adam hiç nefes alıp veremiyor ve bundan dolayı ölecek hale geliyor; bir nefes alıp vermek için, bütün varını yoğunu vermez mi? Şu hâlde bir nefes alıp vermek, bütün dünya mallarından ve arzularından daha hayırlıdır. Oysaki bu nefes alıp verme, gece ile gündüzün, uyku ile uyanıklık zamanlarının her anında her insana bahşedilmektedir. Bu hakikat, hiçbir akıl sahibine gizli kalmayacak kadar gâyet açıktır.